Başın Öne Eğilmesin Çocuk

Şafaklara bak çocuk şafaklara…

Tan yeri ağarıyor, birazdan sabah olacak.

Kaç güneşler doğacak alnına, sen yaşadıkça.

Kaç bahar, kaç kış görürsün, ne çileli günlerin olur, kim bilir.

Velhâsıl, zor günlerdeyiz, zor insanlarla yaşıyoruz bunu iyi bil.

Bu günlerde başımızdaki insanlar, senin bildiğin gibi değil çocuk.

İnsan sevgisi yok oldu, bu ülkeyi yönetenler de kendilerini bir şey sandılar.

CHP genel başkanı, “bu bir dikta yönetimi, bu halka yapılan zulümdür” diyor.

Aklımıza gelmeyen şeyler yapıyor, bizi yöneten büyüklerimiz.

Bak anlatayım çocuk:

Elinde karanfil tutanı, tutukladı.

Duranı yakaladı, insanı vuranı saldı bunlar.

Tweet atanı hapse attılar.

Slogan atanı içeri tıktı, mermi atanı korudu bunlar

Devlet kasasından para çalan, sahtekârları bıraktılar

Balkonlarından, gezi parkı için, tencere tava çalan analarımıza, ceza yazdılar bunlar.

Satırla adam yaralayanı mahkeme serbest bıraktı, ama iki satır yazı yazanı tutukladı bunlar.

Pankart açana kelepçe taktı, gözümüze biber gazı sıkanlara sahip çıktı bunlar

Kucağında, ekmek parası için, Atatürk resmi basılı bayrak satanı, örgüt üyesi diye, tutukladılar

Kucağında, on, üç yaşında, iki kardeş kızla sevişen, yetmiş yaşında bir Belediye Başkanını yakaladılar, sonra mahkeme kararıyla bıraktı bunlar.

Madımak canilerini savundular, o canileri milletvekilli de yaptı bunlar.

İki yıl milletvekilliği yaptılar, şimdi süper emekli de olur bunlar.

Sonra da emekli parasını, “bu ülke için çok çalıştık, Allah’ın, bir lütfu bize” der de yer bunlar.

Sen, 40 yıl hiç kesintisiz çalışmak zorundasın.

Onlardan değilsen, savururlar seni, talan ederler, duman ederler inan.

İl il sürerler seni, bunlar az şeyler değil çocuk.

En zoruma giden ne, biliyor musun Kürşat, çocuk?

Mustafa Kemal ATATÜRK’e de düşman bunlar.

Tüm milli bayramlarımızı kaldırdılar, Türk bayrağına bile saygısız bunlar.

Kimliğimizden, TC’yi silmeye çalıştılar, “Ne mutlu Türküm diyene!” demeyi suç saydılar bunlar.

Kendinden olmayanlara kurşun sıkan, işkence eden; onları döven polislere, “Benim polisim, destan yazdı, sizinle gurur duyuyorum!” diyerek ödül veren bunlar.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diyenlere, “Gelsin de Mustafa Kemal’iniz kurtarsın sizi!” diye diye copla kızlarımızı dövenler bunlar.

Hâlbuki düşmanlara karşı savaşanlarla gurur duyulur.

Kendinden olmayan seçmeni insan yerine koymadılar, düşman saydılar bunlar.

Satmadık yer bırakmadı bunlar, iktidar hırsı ile ne yapacaklarını şaşırdı bunlar.

Sanıyorlar ki, kendilerine itiraz eden, herkes darbeci ve din düşmanı.

Umarım bunları okursun da bizim buraların sayfalarından,

Bana da teşekkür edersin ileride Kürşat çocuk.

 

BİZLER BAŞARAMADIK ÇOCUK

 

Kürşat çocuk, yarın büyüdüğünde farkında ol, iyi tanı bu üstün zekâlı insanları.

Umut ağaçlarında baykuşlar ötecek, kötüler saracak etrafını.

Bazı kişilerin imkânları olursa, dar edecekler sana bu dünyayı.

Kurtlar sofrasında meze etmeye uğraşacaklar seni.

Sakın yılma, diren Kürşat’ım, inandığın, doğru bildiğin her şeyi savun.

Yarınlarda güzel yaşamak için, savaş bunlarla.

Bak, sabah, yıldızına bak çocuk.

İnsanlarımız uyandı, karanlıklar yok oluyor, tan yeri ağarıyor.

Biraz zaman alacak ama güleç yüzlü güneş doğacak.

Karşı dağların arkasında, mavimsi bulutların arasından.

Doğan güneşin ışıklarıyla, senin de parlayan düşüncelerin başkalarının parlak düşünceleriyle birleşsin.

Güzel yurdumun her bir yanı, dalga dalga aydınlansın.

Sımsıcak sevgiler büyüsün yüreğinde, umutların çoğalsın çocuk.

Sen dik dur Kürşat çocuk, tüm olumsuzluklara rağmen yılma, diren.

Hayatta, küçük olumsuzluklar olsa da, bazen bedeller ödesen de.

Umutların kırılmasın.

Savunduğun görüşlerin, bazıları tarafından kabul görecektir.

O zaman korkma, dayan çocuk, yarınlar sizin olsun.

Elindeki kalemin, beynindeki bilgin, yüreğindeki Türkiye sevgin.

Kılıçtan keskin bakışlarınla, gözlerinde şahinler uçsun.

Senin bu dik duruşun, karşı tarafın pis oyununu bozsun.

Yılma, dayan, tüm kötülüklere, tüm hainlere inat.

Çok uğraştık, ama olmadı.

Bizler, başaramadık.

Haydi sen…

Yurduma yeni umutlar ek, şafaklar sökerken çocuk.

 

SEN BİZLER İÇİN, BİR UMUTSUN

 

Gönlünde, arzuladığın yıllarınla yaşa, uzun olsun ömrün, Kürşat çocuk.

Yaşadığın günlerin değerini bil.

Hiçbir zaman boşa harcama zamanı.

Ve bir de beni unutma.

İyi bak, senin yüreğine ektiğim sevgi tomurcuğuna.

Büyüt onu.

Yapraklansın, çiçek açsın, sevgi koksun, yurdumun havası değişsin.

Çileli gülüşlerinle, haz al yaşamaktan.

İnsanlarımızı yarınlara, sevgiyle hazırla.

Şafakta beklediğin, güneşin ışıkları düşsün toprağa.

Yeşile, çiçeğe, doysun ovalarımız, dağlarımız.

Ağaçlarımızda, yüzlerce kuş çığlıkları çoğalsın.

O kuşlar, kocaman kanatlarıyla yurduma barış getirsin, özgürlük getirsin, şafağın maviliklerinde.

Çok çalış, mutlaka oku, Kürşat çocuk.

Çok iyi bir tahsilin olsun, beynin, bilgiyle dolsun.

En önlerde ol, milletine diyeceğin güzel sözlerin olsun.

Boşa harcama hiçbir gününü.

Bilginle, insanlarımızın gönül bahçelerine ek, lale ile sümbülü.

Bu gün, yaşadığımız kötü oyunları sen boz.

Tırnaklarınla kaz, karanlıkları.

Yüreğin, koca bir dağ gibi.

Gözlerinde şimşekler çaksın, bakışların daima ileride olsun.

Avuçlarında, umut çiçekleri…

Doğacak güneşe, barışa, uzansın ellerin.

Sen, bizler için bir umutsun.

Sen, sen ol, önüne bak.

Ne umudunu yerlere göm, ne de hayallerini.

Ne de çok arkana bak…

Bakarsan da tek nedeni, yaptığın hatalardan ders almak olsun, Kürşat çocuk.

HADİ GÜLÜMSE CANIMIN İÇİ

Bu kadar olumsuzluğa rağmen bozma moralini.

Hadi gülümse, şafaklarda bulutlar, el ele tutuşsun.

Özgürlük türküleri söylesin ağabeyin, Alperen.

Bizim buralara bahar gelsin.

Hadi gülümse, rüzgâr essin.

Okulda arkadaşların, uçurtmalar uçursunlar.

Hadi gülümse, yağmur yağsın.

Fidanlar canlansın, meyve versin.

Hadi gülümse, yüreğinde bir yer açılsın.

Yeni gelen barış kuşları yuva yapsın oralara.

Hadi gülümse, adalet olsun, barış gelsin.

Bizim buralara…

Hadi gülümse, canımın içi Kürşat, ım.

Ürkek bir serçe kuşu gibi eğilme zalimlerin önünde.

Kaldır başını ve korkma, dimdik dur.

 

BUGÜN ŞAFAKLAR HEPİMİZİN, YARINLAR İSE SİZİN

 

Allah’ım etmesin, yaptıkların güzelliklere rağmen…

Bugünün Devlet, yönetimi gibi olursa, gelecekte bir şafak vakti, seni de alır götürürlerse…

Bizim bilemediğimiz bir yerlere…

Yılmak yok Kürşat çocuk, korkmak yok, sonu ölüm bile olsa, eğme başını.

Darağacında olsan bile, “Seviyorum ülkemi!” diye haykır, cellâdın suratına.

Bağır sesin çıktığı kadar, yankılansın mahpus damlarının duvarları.

Başına çarp, korkma, hâkimin verdiği, taraflı siyasi, kararlarını.

“Son sözün ne?” diye sorarlarsa…

Sakın ha, deme…

“Anacığım, sizi üzdümse, bağışlayın beni!”

Bizim kitabımızda, baş eğmek yazmaz oğul.

Vatan için ölmek var, yalvarmak yok.

Sen, büyüklerinden öyle gördün, çocuk.

Savunduğun davada sen haklıysan, aldırma sonunu.

Bir gün, tarih de yazacaktır doğruyu.

Yakışır sana, bu topraklarda yaşayan insanlar için göze aldıysan ölümü.

Bizim buralarda ağıtlar yakar, bağrımıza taş basar, dayanırız yokluğuna.

Gururla söyleriz, “Bir değil, bin Kürşatlar, kurbandır bu güzel, vatan uğruna!”

“Bizim, sana verdiğimiz emek, helal olsun!” deriz çocuk, bakma sakın arkana.

“Bu bir Mustafa, Kemal’in, askeriydi” diye yazarız mezar taşına.

Düşmanlarımıza inat.

Bir de, al bayrağımızı dikeriz yanı başına, nazlı nazlı dalgalansın diye.

Sana bu yakışır be,çocuk!

Onun içindir, can bakışlım, Kürşat’ım bunun içindir, söylemlerim sana.

Yiğit oğul, eğme derim başını, dik tut.

Başın öne eğilirse, en çok ben yanar, ağlarım; en çabuk da ben ölürüm senin yokluğunda.

Tüm kötülüklere rağmen, tüm baskılara rağmen:

Diren…

Başını dik tut…

Kürşat çocuk…

“Kaç namlu dayanırsa dayansın şakağına, korkma, umudun olsun kalkanın.

Bu gün, şafaklar hepimizin, ama yarınlar sizin çocuk…”

 

Çok sevdiğim yeğenim Kürşat Kurşunoğlu’na hitabımdır bu satırlar…

Ona yaşamında sağlık ve başarılar dilerim…

Gözlerinden öperim, umarım büyüyünce anlarsın beni..